12 Ocak 2010 Salı
duru bir yalnızlık
güneşi eritiyor şebnem gözleri
cehennem ateşine gülümsüyor gül
gölge zamanlara kül yangıları
gecenin gizemli tiradını soluyor akşam
ben yine hüzün kararında dökülüyorum
derinlerime
gökler dolusu sen taşıyor imgelerim
üşüyor kelebek kanatlı uçurtma
gidip gidip gidemiyorum temmuz'uma
eylül sekmeli esintiler doldursa da
düşlerimi
göç fırtınalarına tutuluyor mevsim
neden siyah kusuyor gözlerime
kırlangıç kanatları
sitem yağıyorum zaman ardı kırıklarıma
kutsal kadehe özlem damıtıyor yüreğim
ne çok dilek ağacına kızıl düğümlemişim
kendimi
tutkulu kollar sararken bedenimi
ne çok ömürsüz sevgide tükenmişim
oysa ne kadar gitsem de uzağıma
tutsaklığım kadarmış özgürlüğüm
kaç terkedilmiş yara kanıyor göğsüm
kaç ölümlü tanrıçanın ayak izinde
eziliyor eskil yanım
yalnızlığım
sığınağım
yengisiz seferlerden dönüyorum
suskularına
izi kalmasın insansı kirlerimin
duru bir ten
günahsız bir ruhla sığınmak istiyorum
kundağına
ne olur yeniden doğur
ama önce binlerce öldür sendeki beni
sancılarına saplanırken çığlığım
sensizliğime batıyor
bir kar.altı zemheri
06 Ocak 2010 İstanbul
murat aydın doma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)