29 Nisan 2010 Perşembe

Yârim



















Yârim


Ruhum talan oldu bedenim heder,
Kederli yüzümde bencesin yârim!
Hani kavletmiştik mahşere kadar,
Sitemli sözümde sencesin yârim!

Zalim tarağında zulüm tarattın,
Doğurgan derdimden kahır türettin;
Tütmeyen külümden alev yarattın,
Harlanan közümde bun'casın yârim!

Dönümlü derbendi toza katmıştık,
Gövel dağa çıkıp göğü tutmuştuk;
Sisi yorgan yapıp düşe yatmıştık,
Boranlı düzümde yoncasın yârim!

Susuz ırmaklarım hüzün çağlıyor,
Pervane mevsimler yürek dağlıyor;
Kışlarım derbeder bahar ağlıyor,
Umutsuz yazımda güncesin yârim!

Geceler uykusuz gündüzüm ayaz,
Sağır yıllarıma geçmedi niyaz;
Haziran güneşim olmadın bu yaz,
Gücenik güzümde goncasın yârim!

Yoruldu kervanım figanda durdum,
Dağıldı mekânım kalmadı yurdum;
Hasret saatimi makbere kurdum,
Virane gözümde kan’casın yârim!

Duygudan kaleme dile gelendim,
Aşkın feracesi şala belendim;
Mahur gözlerinde sele bulandım,
Divane sazımda soncasın yârim!

Yönsüz bulutlara gönül koyandım,
Hayal oyununda gökçe boyandım;
Döküldüm ufkuna şavkında yandım,
Alaca bozumda tancasın yârim!

Bozguncu çalıdan gül deremedim,
Göçmen umutlara bel veremedim;
Harami kovanda bal göremedim,
Tadımda tuzumda bincesin yârim!

Söküldüm derinden yerde kuruldum,
Gönüllerde gezdim serde duruldum;
Sevda mabedinden derde sürüldüm,
Elifsiz cüzümde dincesin yârim!

Huşuyla bekledim melek gelmemiş,
Ölüm Hakk’ın emri vade dolmamış;
Girdim bedestene ipek kalmamış,
Karalı bezimde yüncesin yârim!

Bozulan bağımda seyre başlandı,
Haset harmanında sinem taşlandı;
Namert kazanında tenim haşlandı,
Cemresiz yozumda sin’cesin yârim!


16 Nisan 2010 İstanbul
Murat Aydın Doma