14 Ağustos 2007 Salı

Sarıkamış'ta dondu zaman




a.
başka bir gezegende geçer bu öykü
gökevinde mavi cennet derler adına
her çeşit canlıya açmış kucağını
insansı yaratıklar da aralarında

bölük bölüktür kocaman orman
büyük bir anayurdun gözbebeğinde yurt kurar
aslansılar
ayaklarında kızgın çöl… avuçlarında balkan
taa Kafdağı'na yaslanır efkârlı başı
toprakları her yönde kıtamsı coğrafyaları aşar
çölümsü topraklarında yeşermez ağaç
derinlerinde zümrüdî suları taşar
büyülü enerji saklıdır içlerinde
bitmeyen berekettir
elzemdir
canavar dişlilerin oyuncaklarına
oyunlarına
gel zaman git zaman
dört yandan-yedi koldan saldırılan
bu orman
aç midelerin iştahında kabaran
gizemli ganimettir

zaman topyekûn savunma zamanıdır yurdu
anayurt ormanında her türden insansılar
bir arada yaşar
yılansı-sırtlansı-tilkimsi
kimilerinin de çakalsı cibilliyeti
bir anda sıvışırlar köşe bucak
yük bütünüyle aslansıların omuzlarında
hatta çöreklenir üzerlerine tonlarca
ağırlığıyla
yarı aç yarı tok nafile savaşırlar
çöllerde sıcak
dağ başlarında soğuk
kurmuş sinsi karargâhını dört gözle bekler
salgın hastalıklarla yarışır ölüm
her türlü ihanet küstahça gezer

ormanı köşe bucak sarar ateş
Sarıkamış diyarına düşer
çöllerden artakalanların binlercesi
gündüzden üşür tüfekler
aşılmalıdır Allahuekber
lakin bitkindir soylu yürekler
akşamdan geçit vermez
kahrolası tepeler...

sabah erkenden çalınır kalk borusu
buzdan heykellerin kulaklarında çınlar titreyen ses
gören gözlerden akar oluk oluk kan
sessiz dudaklarda el aman
gecenin kalbinde durmuştur
zaman





aç gözlü köpeksilerin hedeflerinde
çok ötelerinde yüzlerini bile göremedikleri
yetimsiler bırakarak arkalarında
binlerce ayrı öykü
on binlerce abide
yönleri kıblede
bedenleri secdedeyken donmuştur
yürek yakan ağıtlar donuk kulaklarında
kurşun yüzlü yamaçlara konmuştur

ğ.
batıdan doğar yürekleri ısıtan
gözleri çakmak çakmak mavimsi güneş
yeniden çalar borazan
birbirine kenetlenir büyük savaşın yorgunu aslansılar
canavar dişliler kovulur anayurttan

kurtuluştan kuruluşa geçilirken hep birden
yılansı-sırtlansı-tilkimsi
bilumum çakalsılar
zafer şarkılarıyla çıkar sıcacık inlerinden
kimi kahramanca naralar atar
kimi de besili göğüslerine
gazimsi sayılan madalya takar
rivayet bu ya
çoğu savaş kaçkınıdır aslında
artık meydan onların
gün onların günüdür
kimine talan yetmemiştir
kiminin görevi henüz bitmemiştir
tüysüz yetimsilerin kimsesiz başlarında
iştahlı azı dişleri alabildiğine salyalı
böyle gelmiş böyle gitmeli
değişmemeli oyunun asla değişmeyen kuralı...

ı.
…Mehmet Ali oğlu İbrahim
ruhu Sarıkamış dağlarından uzanır sonsuzluğa
dağ gibi aslansıdır
“yok” sayılmıştır görmeyen gözlerin kör zihinlerinde
varlığına da rastlanmamıştır
yakılıp yıkılan künyemsi defterlerinde
hem şehidimsi de değildir adı
yön veremez
yol diyemez
elveremez yetimsi yavrusuna...

t.
dağların hüzünlü sesi yanık bağrını dağlar
yemenimsi türkülerde özlem dolar yüreği
ağlar
susayınca suyu
acıkınca kuru ekmeğine katıktır gözyaşı
babasını bir kez olsun göremediğine
öpüp koklayamadığına yanar
Salih yetimsi yalnızlığında büyür
gün gelir yaşlanır çileli yılları
artık dayanamaz olur yorgunluğuna

yaşamı boyunca görülmeyeni görür

büyük yas ayının on altısında
denkleştirir sitem dolu yükünü
“yok” sayılan babasına kavuşmak umuduyla
yokluğa yürür…



08 Eylül 2006
Murat Aydın Doma

her deminde mutluluğa dönen masmavi dünyamızda böyle bir olay yaşanmamıştır... yazılanların tümü hayal ürünüdür…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder